17 Şubat 2012 Cuma

Bizim zamanımızda çocuk olmak

   
yazan: Volkan Koşar
        Sahnede nostalji şarkıları çalarken ,şiirsel bir anlatımla ,çokça bahsettiğim bir şeydir 'bizim zamanımızda bunlar vardı,şunlar vardı,hatırlar mısınız' diye..Sahneme gelip ,canlı izleyen ,birçok dinleyicimiz anımsar ne söylediğimi.
Yıl 2012 olup,çocukluğumuzu düşününce ,en az 20 yıl öncesinden bahsediyormuşum meğerse.Geriye dönüp baktığımda,sanki dün gibi hatırladığımız onlarca şey üzerinden çokça zaman geçmiş...
        Anımsayanlar vardır o dönemleri,şimdi çok nostaljik gelen siyah beyaz televizyon dönemlerini.Gerçekten de izlediğimiz tüm filmlerdeki kahramanların kıyafetleri,filmin geçtiği yer,arka plan,tüm detaylar siyah beyazdı.Maç izlediğimiz zamanlar da ,iki takımı birbirinden ayırmak için çubuklu forma kullanılırdı mesela.Şimdi söyleyince,bu kadar teknoloji içinde yaşıyorken ,ne kadar ilkel geliyor olabilir,ama sanırım o zaman hayal gücümüz daha bir yaratıcı idi,her şey önümüze hazır gelmiyordu çünkü.Hatta bir tık altında,televizyon olmayan bir çok evde,maçları radyodan dinler,spikerin anlattıklarına göre, topun  futbol sahasının neresinde olduğunu,anlatılan pozisyonu kafamızda canlandırırdık.O dönemin hafızamdan silinmeyen ,şu zaman bile aklıma gelen reklamları vardı.'Mintax la canım Mintax la', ' Dalin şampuanları','Baycan sakızları','Big babol sakızları',' Vernel yumuşatıcı'  gibi gibi gibi...Pazar gecesi sineması(ilk renkli televizyon zamanları),Trt 2 de Pazar operası,Evet-Hayır yarışması ile ERKAN YOLAÇ,maç anlatımları ve sunumları ile CENK KORAY,BARIŞ MANÇO  İLE 7 DEN 77 'ye ve kara şimşek dizisini..


   Gerçekten de ,o zamanlar İstanbul'da trafik problemi ya da park sorunu yoktu.Çünkü,olan arabalar belliydi ve çokça değildi sayıları.Anadol(samandan araba,inek yer bu arabaları derlerdi),Woswos(tosbagen lakablı),Murat 124 ve abisi Murat 131,ve yine favorilerden Reno(toros diye kaldı sonradan aklımızda)...Her evde yoktu,mahallede  sayılı evin önünde vardı bu arabalardan..O zamanlar dediğim zamanları cidden yaşamışım,şöyle bir düşününce.Yokluğu da gördüğümüz zamanlardı çünkü.Bisiklet, her yaşıtımın sahip olduğu bir şey değildi mesela.Ya da COMADOR 64.(atari).Yokluğu da gördük diyorum ya,aile bireyleri arasında kıyafet paylaşımı vardı,şimdi ki nesil pek bilmez ama.Ailenin en büyük çocuğuna alınan kazak,ayakkabı,pantalon,arkadan gelen diğer kardeşlerinde büyüyünce giyebileceği şeylerdi ve saklanırdı.Aslında eskimeyen çok şey ziyan da olmazdı bu sayede.Kitaplar,defterler bile.Pek paylaşımcı zamanlardı ,belki de bu yüzden bizler paylaşımı daha net anlayabiliyor,şu an sahip olduklarımızın kıymetini daha fazla idrak edebiliyoruz.Yani hiç sahip olamadıklarımız,çocukluğumuzun hayalleri diye hayal gücümüzü süsleyenler ve sahip olduklarımızın ,sahibiz diye önemli hale gelişleri.
   Şimdi hayatımızda kalorifer var,doğalgaz var,elektirikli ısıtıcılar var mesela.Oysa ,o zaman, en güzel ve büyük lüks SOBA ve sobalı evler idi.Sobanın üzerinde kokan narenciye kokusu,şimdilerde bildiğimiz TÜTSÜ ile aynı görevi görürdü.Soba deyince, herkesin aklına 'üzerinde kestane pişirilirdi ve soba olayının keyifli lükslerinden biriydi' demek gelir.Şimdi bahsederken hem canımız çeker,hem de ,'vay be unuttuklarımız' deriz kendi kendimize..daha neler var neler..Oturduğumuz apartmanın zemin katında her dairenin kömürlüğü olurdu ve bu kömürlüklere kış mevsimi gelmeden,apartman önüne büyük kamyonlarla gelen kömürler yığılıp,yığıldığı yerden taşınarak konurdu.Bir nevi ısınmak için erzak biriktirmek yani.Kış mevsimin yaklaştığını,mahallemizdeki bu hareketlilikten anlardık.
  Yeni nesil çocukları(mahalle kültürü kalan bir kaç bölge ya da yer harici)misket oynamayı,başaltından vurmanın keyfini bizler kadar bilmezler belkide.Ya da o mahallenin yaşıt çocukları arasında oynanan,Uzun eşşek,Birdirbir,Saklambaç,Yakar top ve İstop gibi oyunları..Şimdilerde bu oyunların yerini,playstation,bilgisiyar(internetten online oynanabilen oyunlar),Carting(o bindiğimiz büyük oyuncak arabaları sadece elimizde oynarken görürdük) gibi gereçler aldı.Bizim oynadıklarımız mı çocukluğumuza güzel etkiler yapıyordu yoksa zamane çocuklarının şimdilerde oynadıkları mı?
 Hatırlar mısınız, izlediğimiz çizgi filmleri.Şirinler,red kid,voltran o zamanlarda kalmış,ama bizim çocukluğumuzda iz bırakanlardan en önemlileri idi.Voltran'ı oluşturmak,birlikten kuvvet doğar sözünün çizgisel ifadesiydi.
  Mahalle kültürü diye bir şey gerçekten vardı.Bırakın aynı apartmanı,mahallemizde oturan herkesin evini,kimin kim olduğunu,nereli olduğunu,ne iş yaptığını bilirdik.Şimdi öylemi?Bu bir kayıp gibi görünmese de,aslında kayıp.O kültür büyük binaların,plazaların,şehirleşmenin altında kaldı ,ve elle sayılır yerlerde yaşıyor.Baharın gelişini,ateşten atlayarak 50 genç kutladığımız anımsıyorum.Mahalle bakkalımızı tanır,hatta borç defterinde adımızı görür,güvene dayalı veresiye yapardık.Kimsenin parası kimsede kalmazdı.O zaman mı herkes çok dürüsttü,şimdi mi herkes cingöz bir düşünmek gerek.
     Mahalle maçları yapardık ve o muhtemelen kolasına falan olurdu,bildiğiniz taraftarlarımız vardı bizi destekleyen.Boş bir arazi,bir sağa bir sola koyduğumuz taşlar(kale görevi görürdü) ve bir adet top.Ne kadar da mutlu ederdi bizi.O mantıktan yola çıkıp,bulunduğumuz mahallenin amatör takımından hepimizin yolu geçerdi.Elbetteki, futbolcu olma hayalleri içinde.Bir kar yağardı,kar tatili 1 hafta sürerdi ,günde 3 kıyafet ıslatıp değiştirirdik.O halde ,günü geceye kavuşturur,sobanın yanında mayhoş bir hal alana kadar sevgi dolu ısınırdık.

   Doğum günlerimizde (kimin doğum günü olursa olsun)tüm arkadaşlarımız,evde toplanır,o dönemin yabancı şarkılarında dans ederdik.Michael Jackson,Madonna,Tina Turner o zamanlarımızın STAR kavramına oturan isimlerdi.Her bireyini tanıdığın bir mahallede, aşık olduğun bir de genç bayan olurdu.Acaba bu yoldan ne zaman geçer diye,pencereden durup durup sokağa bakar,'ya geçerse bu yoldan 'heyecanını yaşardık.Şimdilerde ki gibi,^internetten bulur muyum,what's up tan yazarım,msn den konuşuruz,hiç olmadı cep telefonundan sms atarım^ gibi el atınca ulaşılır bir durum yoktu.
  Hepsini bıraktım,postacılar gerçekten eve sadece kredi kartı ekstresi getirmezdi.Bir şehirden başka bir şehire yazdığımız,mektup arkadaşlarımız,yazlıktan arkadaşlarımız,yurt dışından arkadaşlarımız ,akrabalarımız vardı.Bu yazıyı okuyanlar bir düşünsün,en son ne zaman mektup yazdım diye.Pek nostaljik bir durum değil mi?:)mail diye bir şey var artık,sanal dünyanın ne büyük kolaylığı,ama saman kokulu ve el yazısının sıcaklığında değil!
  Sonra buluşmalarımız vardı,yer ve saat konusunda sözleşerek yapılan.Şu gün, şu saatte,şurada buluşulacak denirdi ve 5 dakika gecikme olurdu ,en fazla hatırlarım.Şimdilerdeki gibi,cep telefonu ile anında haberleşme diye bir şey söz konusu değildi(buna rağmen ne bekleyişler yaşıyoruz bazen).Buradan çıkan sonuç,bizi bu tembelliğe iten şey,gelişen ve hayatın ta kendisi olan teknoloji..Evet her evde 2 araba var,trafik ve park sorunu var,cep telefon almak ,ekmek almak kadar zorunlu bir şekilde hayatımızda.İnternet,bilgisayar her evde olmak zorunda,Facebook kullanmayan tanıdığım yok sanırım,yaşadığımız apartmanda yada bölgede tanıdığımız insan sayısı pek az.Yaratıcılık için hayal etmek gerekir,hayal gücümüzü geliştirmek için,önümüze konmaması lazım  her bir şeyin.500 'e yakın televizyon kanalımız var,izle izle bitiremiyoruz.Dizilerimiz var,evimize kadar sunuluyor ve bizlerde  bunlarla,hayata ,sosyallik, meşguliyet anlamında ne kadar da bağlanıyoruz???Değil mi?

Volkan Koşar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder