16 Ocak 2014 Perşembe

Herkes Birinci?Peki ya Kim Kabul Ediyor İkinciliği?

      

     Gerçekten herkes birinci olmak için mi doğmuş?İkinciliğe,üçüncülüğe yakışmaz mıyız,yoksa çevre faktörüyle bize yakıştırılan hep birincilik güdüsüyle mi yaşarız?
  
    Henüz ilkokul sıralarında,daha 7 yaşındayken başladı bu birincilik serüveni.Okulda gösterilen derslerde hep birinci olmak için uğraşır dururuz.Biz her şeyin birincilik olmadığını anlayana kadar ,epeyce yarış atı gibi koşar dururuz.Öncelikle büyüklerimiz öyle istediği için,zekamızın,kapasitemizin ortalama olduğunu kabul edememezlikten belkide.Bir çoğumuz 
'Komşunun çocuğuyla,aile dostlarımızın çocuğuyla,akrabalarımızın çocuklarıyla karşılaştırılmışızdır' yıllarca.Bu, hep kendi içimizde nefret uyandırmıştır hatta.Futbol oynardık mesela,ailemiz izlemeye geldiğinde kendimizi çok başarılı göstermek için canımızı dişimize takardık.Kimse de düşünmezdi ki ,en nihayetinde zorlayarak sunabileceğimiz kapasitemiz kadar olanıdır diye!
   
    Yarışmalar düzenlenirdi.O yarışmaların amacı,grup bilinci yaratmaktır.Bize lanse edilen ya da bizden beklenen birinci olmak,dereceye girmekti hep.O zaman buradan çıkan mantık,yarışmalar birinci çıkarmak için yapılır.Ortada bir yarışma söz konusu olması için ,birden fazla kişiye ihtiyaç varsa,demek ki diğer derecelerde gayet hazmedilir.Ne dersiniz?

   Her birey sporda kabiliyetli ya da zekası ,aklı üstün olacak diye bir kural mı var ki?Sanki hepimiz bir robot gibi aynı fabrikadan seri üretimle çıktıkta,aynı performans ölçülerini göstermemiz kati şekilde beklenenmiş gibi.Hem işin diğer tarafından bakınca,birinci olmanın ne demek olduğunu anlamak için,mutlaka sıralamadaki diğer rakamlarında tadına bakmak gerekmez mi?Sonuçta birinci olarak doğmadığımız aşikar.
   Bu yazıyı okurken,şöyle bir handikapa kapılmamanız için belirteyim 'Birinci olmakta neymiş,birinci olunca ne oluyor ki,birinci olmak kaldırılsın falan gibi bir tezi savunan bir yazı olmaktan öte,bazen sınırın ötesine geçemeyecekken,bunun ısrarla empoze edilmemesi,olanla da yetinilmesi gerektiğini savunan bir yazıdır bu'.Nereden mi çıktı bu.Hayatımızın özellikle okul evrelerinde yaşamışlığınız elbet vardır.Sonra bunlar unutulur,yarın bir gün her konuda başarılı olmasını beklediğimiz 'Sorumluluklara(çoluk çocuk)' sahip oluruz ya da olmuşuzdur.O, gençliğimizde yaşadıklarımızı atlamayıp,bizim o an 'Birincilik' hissine kapılıp,dövünmüşlüğümüzdeki hallerimizi ,biz yaşatır hale gelmeyelim diyedir belki:)
Zaten bize anne, baba ve büyüklerimiz bunu sunarken,onlarda bizim yaşlarımızda ki kariyer çizgilerinde hep birincilik getirmemiştir değil mi?:)

    Birincilik güzel histir.İkinci olmayınca,üçüncülüğü tatmayınca insan ,bunun hazzını bilmez.Ne anlamlı oldu ikinci olmak,üçüncü,dördüncü beşinci olmak gördünüz mü?Hayatında kendi dallarında birinci,başarılı ya da altın harflerle adını kazımış,duyulmuş isimlere baktığımızda,şayet yetenekleri doğrultusunda bir yöne doğru yönlendirilmişlerse bir dolu başarıya çıkış çizgileri sergilediklerini okumuş,görmüş,yaşamışsınızdır.Bütün mevzu orada başlıyor belli ki.İşin sırrı,kabiliyetin neresinde olduğunu bulmakta.O zaman o birincilik elbet gelecektir adım adım.

   Şöyle bir düşündüm.Anadolu teknik lisesi Elektrik mezunuyum .Yani bildiğin elektrik teknikeri diploması almışım.Sınıfın en başarılı öğrencisi değildim,belli ki yetenekli değildim bu konuda.Ama benim gibi bir çok arkadaşım vardı,hatta zeki öğrencilerin sınavla kazanarak okudukları sayılı okullardan bir tanesiydi.Notlarda hep en yüksekleri alan arkadaşlarım vardı.'Bir çoğu, hayatı ,hep birinci olarak götürdü' demek isterdim bu birinciliklere extra anlam yüklemek için ama  yok böyle bir şey tabiki.Üniversite de İşletme okudum,sınıfın en işleten adamıydım:)Ne başarı ama:)
Ha bu arada ,eğitimci bir ailenin çocuğuyum.Bir düşünsenize benden beklenen birincilikleri ,takdirleri ,teşekkürleri madalyaları:)Okumak zorundasın,öyle yetiştirilmişsin,önünde okuyarak giden bir ablan var.En az onun kadarını yapmalısın,üstelikte erkek çocuğusun.'Altın bilezik' olmalı diye bir mantık duymadık mı?Ben çok duydum,müziği de katarsak 3 altın bilezik oluyor sanırım,epey zenginim anlayacağınız:)İşin şakası bir yana,elbetteki yaşam ve kader çizgimizde geçmemiz gereken çizgilerdi ki,göre ede ,eğilimin neye olduğunu ortaya çıkardık.Geç olmuş,her zaman geç olmaz,erken teşhis hayat kurtarır çoğu zaman.İşimizdeki ,hayatımızdaki mutsuzlukların başlıca temeli buradan çıkıyor belli ki.Yani istemeden kazanılmış meslek,keyif vermeyen ruhu doyurmayan,hayatta kalabilmek için edinilmiş kazanımlar.

 Sonra bir bakalım neler varmış deyip kutudan neler çıkardık. Google herşeyi bilir,inanmazsan sorabilirsin.Hayatımızın olmadık yerlerine sanatıyla,keşifleriyle,icatlarıyla damgasını vurmuş,ayrıcalıklı dediğimiz insanların başarılarına.
Büyük bilim adamı Albert Enstein,büyük mühendis ve ressam Leonardo Da Vinci.İkisi de çocukken okuma ve yazma da zorluk yaşıyorlarmış.Elektriği bulan mucit Thomas Alva Edison,çocukken alfabeyi okuyamıyormuş.Walt Disney'in alfabeyle arası olmadığından her şeyi karikatürlere dökmüş.Yani doğuştan başarılı,birinci doğmamışlar.Hatta yaşıtlarına göre yapamadıkları şeyler varmış.Ama dünyaya farklı gözle bakan bir zeka ve hayal gücüne sahiplermiş.Yetenekleri,zekaları ve kabiliyetleri doğrultusunda attıkları adımlarda birinci olmuşlar,isimlerini 'ALTIN HARFLERLE' kazımışlar.Her başarının arkasında olduğu gibi.Başarının 101,1001 yolu gibi kitaplarda yüzlercesini okuruz,başarıya giden yolları.O yollar kişiden kişiye değişiklik gösterir çoğu zaman .Ancak yeteneğin neye olduğunu bulmakla başlar,bulduğun yerden adımlarla gider başarıya...

Başarılı olan insanlar,sevdikleri şeyle uğraşan insanlardır.Severek yapılan her iş, başarı getirir.Zihnin,bedenin,ellerin gözlerin neye yatkın olduğunu bulmak bir başarı,buna eğilip,emek verip 'Birinci' olmak ,ayrı başarıdır.

15.01.2014
04:18






















   












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder