7 Mart 2014 Cuma

Öğretmen Çocuğu Olmak



   Bir çoğumuzun ,bir çok açıdan' imrenilecek çocuk ' diye bakmasına sebeptir,öğretmen çocuğu olmak.16 yıllık eğitim hayatım boyunca bir fiil tecrübe ettiğim bir konu elbetteki.Üstelik bir taraftan değil,anne ve babamın öğretmen olduğu gerçeği ile iki taraftan da bunu yaşamış biri olarak başladım yazmaya.Elbetteki avantajlı tarafları olduğu kadar,dezavantajlarını da barındıran bir durum bu.Bakalım neler yaşamışım,ya da eğitimci aile çocuğu olan arkadaşlarımız neler yaşamış?Samimiyetle anlatalım.

  Öncelikle ,az önce de belirttiğim gibi ,anne baba öğretmense,daha ilkokula başlamadan,okulla alakalı çok şeyle haşır neşir olursunuz.Şöyle ki;anne sabahçıdır,baba öğlencidir.Bu,şu demektir.Yarı zamanlı olarak sabahları babaya,öğleden sonra anneye emanetsinizdir.Hele ki size evde bakacak kimse yoksa,evde yalnız başına duramayacağınız için ,ilkokula başlayana kadar da ,toplu taşıma araçlarında ,veliniz ile okula gider gelirsiniz.Mesela ben,anne ve babam o yıllarda aynı okulda görev yaptığı için ve biri sabahçı biri öğlenci olmak zorunda olduğu için,annem okula giderken onunla okula gider,okuldan babam çıktığı için ,babama teslim edilmiş şekilde babamla eve dönerdim:)

  Ve bu evre biter,sizin de okul hayatınız başlar.Daha okulun ilk senesinde sizin için yarış başlamış demektir.Üstelikte sadece sınıf arkadaşlarınızla değil,aynı okulda öğretmenlik yapan başka öğretmen çocuklarıyla,hatta başka okullarda öğretmenlik yapan anne ya da babanızın arkadaşlarının çocuklarıyla da.Niye mi?Bir kere 'Necla Teyzenin kızı okumayı öğrenmiş,bilmem hangi okula kazanmış' gizli yarışını hissetseniz anlardınız:)Ve bu, tüm öğrenim hayatınız boyunca meşhur bir durumdur.Sizi kamçılar,iyi gibi görünür bu durum.Ancak aynı zamanda,aileler bir araya gelince,alt sıralarda adınızın olması ,sizi daha başarısız biri gibi tanımalarına da sebeptir.Başarılı,akıllı ya da zeki çocuk damgası,iyi yetiştirildiğinize örnektir çünkü.Sonuçta başarısız görünmeyi kim ister ki?:)

    Tüm okul hayatınız boyunca,anne babanız ,okuduğunuz okulda görev yapmasa dahi,'Öğretmen çocuğu örnek olmalıdır' gerçeği ile karşı karşıyasınızdır.Aldığınız notlardan,giydiğiniz kıyafetin mevcut şartlara tam anlamıyla uymasından,arkadaşlarınızla olan diyaloğunuzdan,öğretmenlerle olan iletişiminizdeki tutumunuzdan vs.Mesela yaramazlık,kavga,kopya gibi her öğrencinin yaparken keyif aldığı bazı anlar,sizden hiç beklenmez.Siz yaparsanız extra ayıplanır,kınanır.Ve kınanırken,fırça yerken,ayıplanırken duyduğunuz cümle hep aynıdır.'Sen nasıl Öğretmen çocuğusun':)
  Şöyle bir ortaokul yıllarıma gidince,gözümde canlanıverdi.Ben 'Onur öğrencisiydim'.Onur öğrencisi olan kişi,kılık kıyafet olarak tüm öğrencilere örnek olmalıdır.Örneğin,gömlek hafif kirli,ne biliyim kravat sağa sola savrulmuş,saçlar nizami öngörülenden uzun falan olamazdı yani.Askere giden arkadaşlar iyi bilirler bunu.Tam tasviri 'Nizami Er' demektir işte:)

 İşin arkadaşlar kısmı da bir hayli ilginçtir.En samimi arkadaşın bile olsa,içinde bir 'Acaba '  vardır.Acaba babasına söyler mi diye?Ne biliyim, Yaramazlığı kim yaptı?,Kavgayı kim başlattı?,Kim kopya çekti?,Camı kim kırdı?,Kim sigara içti? gibi sırları ,o okulda görev yapan ya da idareci olan Babanıza ispiyon edeceğiniz hep düşünülür.Mesela benim okuduğum ortaokulda,ne zaman Wc'ye girsem,sigara içen öğrenciler sigaralarını atardı.Hep babasına söyler diye bir şey düşünülürdü.Sınıf arkadaşlarım ,babamın girdiği Fen bilgisi dersinin sınavında kopya çekerdi.Çekseler bile bana söylemek istemezlerdi.Sonradan beni çözdüklerinde ise,başka sınavlarda dahi kopya kağıtlarını benim cebime sokarlardı.İşin bu kısmında da arkadaşlarım;'Diğer öğretmenler,bu çocuk öğretmen çocuğu nasılsa kopya çekmez 'diye düşünür,bu çocuktan beklemezler zannederlerdi.Nitekim öyle de olurdu:)

  Yukarıda bahsettiğim gibi,orta son sınıfta babam Fen Bilgisi dersimize gelirdi.Bu, aynı zamanda benim açımdan bir handikaptı.Evde Baba dediğiniz adama,okulda öğretmenim demenin bir zorluğu vardı.Statüsü evde başka,okulda başka.Ve tabi ki dersinize öğretmen olarak giren bir babanız varsa,sınav sorularını kesinlikle bildiğiniz hep düşünülürdü.Şöyle bir düşününce 'İnsan evladına böyle bir güzellik yapmaz mı?' sorusu bu:) Vallahi yapmaz,yapmadı,yapamaz ki.Neden mi?Çünkü babanızın size sağladığı bu güzellik,öncelikle hoş durmaz.Öğretmen olan iyi bilir,öncelikli amaç not vermek değil öğretmek üzerine kuruludur.Sorular size verilir,önünüze konursa,siz sadece o sorular çalışırsınız ve sadece tembelliğe alışırsınız.Oysa unutmayın 'Öğretmen çocuğu hep örnek olmalıdır,kılığı,kıyafeti, aklı ,zekası ve notlarıyla':)
Ve kopya çeken arkadaşlarım olurdu,sağımda solumda yanımda oturan.Onlar kopya çekerdi ve taşıyıcı olarak beni alet ederlerdi.'Nasılsa babası onu kontrol etmez,ondan beklemez,onu küçük düşürmek istemez' diye düşünürlerdi.Ve tabiki TEŞEKKÜR BELGESİ almak asla kesmezdi bizi.Bizden hep TAKDİR BELGESİ beklenirdi.Çok şükür 3 yıllık öğrenim hayatım boyunca her yıl,iki dönem üzerinden 5 Takdir,1 Teşekkür belgesi ile mezun oldum. Haaa hemen söyleyeyim.Kaçırdığım o  takdir belgesini 1 puanla kaçırdım.O yıl Fen bilgisi dersim 9 geldi.Eğer babam 9 değilde, 10 verseydi,o yılda Takdir belgesi geleneğimi sürdürecektim.Ancak, bunu belki o zaman düşünmemiştir çok arkadaşım ama,Öğretmen çocuğu olmak 'Torpil geçirdi dedirtmemek' diye bir şeye eşdeğerdir.Yani babası ona torpil yaptı dedirtmemek için herkese 10 verirdi sevgili babam,bana 9 :)

  İşin keyifli kısımları yok muydu?Vardı tabi ki.Mesela öğretmenler gününde,evde hem anneme, hem babama gelen hediyeler bolca olurdu.Sanırsınız ki ,Noel baba gelmiş,yılbaşında ağacın altına bütün hediyeleri bırakmış.:)
Tabii özellikle öğrenim hayatınız bitince anlıyorsunuz ki,o yıllarda gelen ve sevindiğiniz hediyeler,sonra 24 Kasım tarihlerinde sizden beklenen,giden  hediyeler kervanı demek,üstelikte 2 adet:)
Öğrenim hayatınız bitse bile,o yıllara ait öğretmenlerin ad-soyadlarını,ailevi,yaşamsal ya da sağlık durumlarını,hatta çocuklarının bile medeni halini,çoluğunu çocuğunu bilirsiniz,asla unutmazsınız.Çünkü ,anne ya da babanız emekli bile olsa,mutlaka 'meşhur kadın günleri,altın günleri' gibi günlerde arkadaşları ile bir araya gelip ,hayat seyirlerini konuşurlar,evinize misafir olarak mutlaka gelirler.

    Sınava hazırlanırsınız.Sınavla alakalı kitaplar,yardımcı kitaplar,örnekli kitaplar,hemen hemen bir çok dershaneden hediye olarak gelir.Tabi ders çalışmaya eğiliminiz varsa güzel,yoksa epey sıkıcı bir durum halini alabiliyor.Genelde dershanelere kontenjandan ücretsiz gidersiniz ve eksik olduğunuz konularla ilgili, ücretsiz özel ders alırsınız,babanızın arkadaş kontenjanından:)Haa, bir de sunulmuş güzel tarafı,cebinizde her daim bir öğretmen evi kartı bulunmasıdır.Mevcut öğretmen evlerinde, indirimli konaklama ve yemek gibi imkana sahipsinizdir.Pek havalı demi:)

  İşin komik,gülünç tarafı,şakası bir yana;

'Sizin,şartlar dahilinde, iyi eğitilmiş bir birey olma konusunda özenle yetiştirildiğiniz gerçeği' işin en güzel tarafı aslında.Bunu hayata dair,nasıl ,ne şekilde,ne kadar olumlu kullandığınız ise tamamen tercih meselesidir.


07/03/2014
Volkan Koşar







































Devamını okuyun...>>